ELEKTRİK AKIMI İLE TAŞINAN HAYATİ BİLGİLER


ünya hakkında bildiğimiz herşey bize duyularımız vasıtasıyla ulaşır. Duyular olmasaydı, çevremizdeki herşeyle bağlantımız kesilirdi. Kolumuzu masaya yasladığımızı ya da yumuşak bir koltuğa oturduğumuzu dahi bilemezdik. Duyular dış dünyada ve vücudumuzda neler olup bittiği hakkında çok kapsamlı bilgi edinmemizi sağlarlar. Örneğin bir arkadaşınızın yüzünün tamamını görmeseniz ya da bu kişiyi arkasından görseniz bile tanıyabilirsiniz. Binlerce farklı koku ve renk tonunu birbirinden ayırt edebilirsiniz. Derinize değen bir tüyü hemen hisseder, düşmekte olan bir yaprağın hışırtısını duyarsınız. Bunların hiçbiri için çaba harcamazsınız.


Bir topu tuttuğunuzda ya da bir gitarın tellerine dokunduğunuzda, yaptığınız hareket ne kadar hafif olursa olsun, parmak uçlarınızda bir basınç hissedersiniz. Bu hafif hareket dahi, parmak ucunda yoğun olarak toplanmış olan binlerce dokunmaya duyarlı sinir alıcısını harekete geçirir. Deri yüzeyinin yakınlarındaki sinir uçlarını kaplayan özel hücrelerde, basınçla birlikte elektrik akımı başlar. Bu akım sinir lifleri aracılığıyla saniyede 130 metre hızla beyne doğru iletilir.

Duyu organlarının, dışarıdaki nesneler hakkında bilgi toplayan bölümlerine "alıcı" adı verilir. Alıcılar, kendilerine ulaşan bilgileri, sinir hücreleri aracılığıyla beyne iletilen elektrik akımlarına dönüştürürler. Beyin kendisine ulaşan bu elektrik akımlarını yorumlar ve sizin, nesnelerin özelliklerini anlamanıza vesile olur. Daha sonra vücudunuzun diğer bölgelerine komutlar göndererek, bu bilgiler doğrultusunda harekete geçilmesini sağlar.

Farklı duyu organlarındaki alıcılar farklı şeyleri algılar ve tepki verirler. Kulaklardaki alıcıların bazıları seslere tepki verir. Bazıları da başın hareketlerine tepki vererek dengeyi korumayı sağlar. Gözlerdeki alıcılar ışığa ve renge tepki verirken, burnun iç kısmındaki alıcılar havadaki kimyasal maddelere tepki verirler. Dilimizdeki alıcılar, sıvılara ya da tükürükte çözünmüş maddelere tepki verirler. Derimizdeki alıcılar dokunma, basınç, sıcaklık ve ağrıya tepki verir. Kas ve eklemlerimizdeki alıcılar ise hareket ettiğimiz zaman tepki vererek, vücudumuzun konumu hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlarlar.

Vücudumuz başlı başına bir tasarım harikasıdır. Ancak bu bedenin dış dünyaya duyarlı olması, çevresinde olup bitenleri algılayarak tepki verebilecek yetenekte olması, en az tasarımı kadar olağanüstüdür. Öyle ki günümüzün en önemli teknolojik aletlerinde dahi beyin-vücut arasındaki kompleks işlemleri gerçekleştiren koordinasyon sağlanamamıştır.

Örneğin bilgisayarlarda duyu organları yerine kodlama mekanizması vardır. Bu mekanizma bilgiyi ikili kod adı verilen bir dizi elektriksel sinyale dönüştürür. İkili kod bilgisayarın işlemcisi tarafından yorumlanır. İşlemci, bilgisayarın beyni gibi hareket eder. Örneğin bir duman dedektörü, yükselen ısıya ve dumana tepki verecek şekilde tasarlanmıştır. Dedektör, ısı ve dumanla ilgili verileri ikili kodlara dönüştürür. İkili kodlar bilgisayar işlemcisi tarafından yorumlanır ve komutlar su püskürtme sistemine gönderilir. Böylece su püskürtücüleri çalışmaya başlar. Ancak algılarımız -çalışma sistemleri benzer olduğu halde- otomatikleşmiş komutların ötesinde yorum ve değerlendirme gücüne sahiptir. Örneğin insan beyni dumanı algıladığında, çok yönlü tedbir alabilir: Dumanın miktarına, kaynağına göre pencereyi açabilir, yangın söndürücü kullanabilir, odadaki kişileri boşaltabilir, telefon edip itfaiye çağırabilir... Bu da insanın hiçbir teknik aletle kıyaslanamayacak kadar olağanüstü bir yaratılışa sahip olduğunu gösterir.

0 yorum:

Yorum Gönder